Geçen gün şuna dikkat çekmiştim: Bazen İngilizcede bir kelimeye ek gelince, kelimenin kendi içindeki sesliler değişebiliyor ve telaffuzda buna dikkat etmek lazım.
Sizinle bunun başka örneklerini paylaşacağıma söz vermiştim, şimdi de sözümde duracağım.
Tam da Google'da bunun başka örneklerini ararken kimi bulayım? Florida'nın duayen dilbilimcilerinden Prof. Mehmet Yavaş! Benden daha iyi İngilizce biliyor ha...
Mehmet hocanın bir kitabında verdiği örnekleri aşağıya sıralıyorum.
(Bu arada telaffuzu Türkçe harflerle yazarken kendimce şöyle bir sistem kullanıyorum: Seslinin uzatılması gerektiğini göstermek için iki tane koyuyorum, ayrıca vurgulanması gereken heceyi büyük harfle yazıyorum.)
Bu örneklerini çoğalttıkça mantığının biraz daha kafaya oturacağını ümit ediyorum.
Kısa seslilerin kayması:
telegraph (tElıgraaf) - telegraphy (tılEgrıfi)
agile (Ecayl) - agility (ıcİliti)
senile (sİİnayl) - senility (sınİliti)
plural (plUUrıl) - plurality (plurElıti)
Uzun seslilerin kayması:
sane (seyn) - sanity (sEnıti)
meter (mİİtır) - metrical (mEtrikıl)
mine (mayn) - mineral (mİnırıl)
verbose (vırbÖÜs) - verbosity (vırbOsiti)
pronounce (prınAUns) - pronunciation (prınansiEYşın)
"sihirli e"
Hoşçakal, şirinköpek
İngilizce üzerine İngiliz'ce tespitler ve destek
25.04.2016
21.04.2016
"Landing passengers"
Bahsetmeden geçemeyeceğim...
Marmaray'da şöyle bir anons yapıyorlar:
"Please give priority to landing passengers."
İnen yolculara öncelik veriniz demek istemişler, ama "iniş yapan yolcular" oldu, aynı uçak gibi.
Durağa varınca kollarımı açıp "İİİİİİAAAAAUUUU" diye bağırarak perona koşmak, sonra kendimi göbek üstü yere atmak istiyorum. "Thank you for flying Marmaray Airways!" :)
Dalga geçmesi kolay, ama kendimde bu hakkı görmeden "Peki sen ne derdin?" sorusuna cevap vermem beklenir herhalde.
Göründüğü kadar kolay değil.
Aslında doğrusu "alighting passengers" olurdu, ama biraz eski kaçardı. İngiltere'den gelmeyeni pek anlamaz sanırım ve bu en az diğeri kadar kötü olurdu, sonuçta Marmaray uluslararası bir kitleye hitap etmek durumunda.
Bazen tercüman olarak ufukları genişletmek lazım, yani "inen yolcular" kalıbını kırıp aynı düşünceyi başka nasıl ifade edebileceğimize bakmak lazım.
Mesela, "Please wait for other passengers to get off the train before boarding" (Lütfen trene binmeden diğer yolcuların trenden inmesini bekleyin) gibi bir şey gayet normal dururdu...
Marmaray'da şöyle bir anons yapıyorlar:
"Please give priority to landing passengers."
İnen yolculara öncelik veriniz demek istemişler, ama "iniş yapan yolcular" oldu, aynı uçak gibi.
Durağa varınca kollarımı açıp "İİİİİİAAAAAUUUU" diye bağırarak perona koşmak, sonra kendimi göbek üstü yere atmak istiyorum. "Thank you for flying Marmaray Airways!" :)
Dalga geçmesi kolay, ama kendimde bu hakkı görmeden "Peki sen ne derdin?" sorusuna cevap vermem beklenir herhalde.
Göründüğü kadar kolay değil.
Aslında doğrusu "alighting passengers" olurdu, ama biraz eski kaçardı. İngiltere'den gelmeyeni pek anlamaz sanırım ve bu en az diğeri kadar kötü olurdu, sonuçta Marmaray uluslararası bir kitleye hitap etmek durumunda.
Bazen tercüman olarak ufukları genişletmek lazım, yani "inen yolcular" kalıbını kırıp aynı düşünceyi başka nasıl ifade edebileceğimize bakmak lazım.
Mesela, "Please wait for other passengers to get off the train before boarding" (Lütfen trene binmeden diğer yolcuların trenden inmesini bekleyin) gibi bir şey gayet normal dururdu...
19.04.2016
"International pronunciation": Telaffuza dikkat!
Başlıktakini nasıl telaffuz edersiniz? "İntırneyşınıl prınaunsieyşın" gibi bir şey mi?
Evet diyorsanız yalnız değilsiniz, her yerde duyuyorum çünkü.
İngilizcede şöyle çok gıcık bir olay var: Kelimeye getirilen bir ek nedeniyle sesliler uzayınca ya da kısalınca, ya da vurgu bir heceden diğerine geçince, kelimenin kendi içindeki sesliler değişebiliyor.
Tabii Türkçede böyle bir şey yok. İstediğiniz kadar ek getirebilirsiniz, öz kelimenin kendisi değişmez.
"International"ı ele alalım. Temelde "nation" kelimesinden türetilmiştir.
"Nation" nasıl telaffuz edilir? "Neyşın." Bunu biliyorduk. Öyleyse "Inter-nation-al", "intır-neyşın-ıl" olmalı, değil mi? Keşke öyle olsa...
"Pronounciation" için de aynı. "Pronounce", "pronauns" olarak telaffuz ediliyor, öyleyse "pronunc-iation", "pronauns-ieyşın" olmalı dersiniz. Ama...
Baştakinin telaffuzu
"İntırneyşınıl prınaunsieyşın" değil,
"İntırneşınıl prınansieyşın" oluyor!
Türkçede böyle bir şey olmadığı için pek bilinmiyor. Ama önemli bir şey çünkü anadili İngilizce olan birinin çok dikkatini çeker.
Merak etmeyin, savaşı kazanmanın yarısı düşmanı tanımak. Yani siz yeter ki bu olaydan haberdar olun, bundan sonra pürüzleri giderirsiniz. Kelimelere ek gelince sesli kayması olabileceğini akılda tutarsanız o hallerinin nasıl telaffuz edildiğine daha çok dikkat edersiniz ve bunları öğrenirsiniz.
Yakında size bunun başka örneklerini vereceğim...
Evet diyorsanız yalnız değilsiniz, her yerde duyuyorum çünkü.
İngilizcede şöyle çok gıcık bir olay var: Kelimeye getirilen bir ek nedeniyle sesliler uzayınca ya da kısalınca, ya da vurgu bir heceden diğerine geçince, kelimenin kendi içindeki sesliler değişebiliyor.
Tabii Türkçede böyle bir şey yok. İstediğiniz kadar ek getirebilirsiniz, öz kelimenin kendisi değişmez.
"International"ı ele alalım. Temelde "nation" kelimesinden türetilmiştir.
"Nation" nasıl telaffuz edilir? "Neyşın." Bunu biliyorduk. Öyleyse "Inter-nation-al", "intır-neyşın-ıl" olmalı, değil mi? Keşke öyle olsa...
"Pronounciation" için de aynı. "Pronounce", "pronauns" olarak telaffuz ediliyor, öyleyse "pronunc-iation", "pronauns-ieyşın" olmalı dersiniz. Ama...
Baştakinin telaffuzu
"İntırneyşınıl prınaunsieyşın" değil,
"İntırneşınıl prınansieyşın" oluyor!
Türkçede böyle bir şey olmadığı için pek bilinmiyor. Ama önemli bir şey çünkü anadili İngilizce olan birinin çok dikkatini çeker.
Merak etmeyin, savaşı kazanmanın yarısı düşmanı tanımak. Yani siz yeter ki bu olaydan haberdar olun, bundan sonra pürüzleri giderirsiniz. Kelimelere ek gelince sesli kayması olabileceğini akılda tutarsanız o hallerinin nasıl telaffuz edildiğine daha çok dikkat edersiniz ve bunları öğrenirsiniz.
Yakında size bunun başka örneklerini vereceğim...
Etiketler:
dil,
ek,
english,
ingiliz,
ingilizce,
international,
nation,
pronounce,
pronunciation,
sesli,
sesli kayması,
suffix,
telaffuz,
vowel
Merhaba, Dünya!
Derdimi nasıl anlatsam...
Türkiye'ye yerleşmiş bir İngilizim. Bildiğiniz yabancı damat.
İngilizce dünya dili olduğu için herkes mecburen öğreniyor. Ama İngilizce, yapısı itibariyle Türkçeden çok farklı olmanın yanı sıra (ki sadece bu olsaydı iyiydi), karışık, tutarsız, cilveli, kaprisli, çok sinir bir dil. Bunu biliyorum.
Türklerin yaptığı İngilizce hataları görünce ve duyunca üzülüyorum, çünkü bazen gayet güzel bir içerik bir iki tuhaf kullanımdan dolayı haksız yere ciddiyetten düşebiliyor. Aynı zamanda şunu diyorum kendime: "Bu hatayı yapan kişi nereden bilebilirdi ki?"
Türkçeyle deneyimimden şunu anladım: Evet, eğitim çok önemli ama bir yerden sonra bir dile tamamen hâkim olmak istiyorsanız o ülkeye gidip uzunca bir süre orada oturmaktan başka çare yok. Ve gidemiyorsanız arayı doldurabilecek tek şey bazen, o dili anadili olarak bilen birine sorabilmek ve o kişinin size kendi dilinizde anlatması.
Dolayısıyla İngilizceyle boğuşanlar için şöyle küçük bir blog açayım dedim. Gördüğüm şeyleri yazarım, espriyle karışık. Siz de isterseniz soru yazabilirsiniz, söz veremem ama vakit buldukça cevaplarım.
Bakalım nasıl olacak...
Türkiye'ye yerleşmiş bir İngilizim. Bildiğiniz yabancı damat.
İngilizce dünya dili olduğu için herkes mecburen öğreniyor. Ama İngilizce, yapısı itibariyle Türkçeden çok farklı olmanın yanı sıra (ki sadece bu olsaydı iyiydi), karışık, tutarsız, cilveli, kaprisli, çok sinir bir dil. Bunu biliyorum.
Türklerin yaptığı İngilizce hataları görünce ve duyunca üzülüyorum, çünkü bazen gayet güzel bir içerik bir iki tuhaf kullanımdan dolayı haksız yere ciddiyetten düşebiliyor. Aynı zamanda şunu diyorum kendime: "Bu hatayı yapan kişi nereden bilebilirdi ki?"
Türkçeyle deneyimimden şunu anladım: Evet, eğitim çok önemli ama bir yerden sonra bir dile tamamen hâkim olmak istiyorsanız o ülkeye gidip uzunca bir süre orada oturmaktan başka çare yok. Ve gidemiyorsanız arayı doldurabilecek tek şey bazen, o dili anadili olarak bilen birine sorabilmek ve o kişinin size kendi dilinizde anlatması.
Dolayısıyla İngilizceyle boğuşanlar için şöyle küçük bir blog açayım dedim. Gördüğüm şeyleri yazarım, espriyle karışık. Siz de isterseniz soru yazabilirsiniz, söz veremem ama vakit buldukça cevaplarım.
Bakalım nasıl olacak...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)